GüLeSeVDaLı
  Yedi'ler!...
 
Yedi'ler!...

Yûsuf Sûresi- 43.Âyet : Bir gün melik (hükümdar) dedi ki: "Ben rüyamda yedi cılız ineğin yedi semiz ineği yediğini ve yedi yeşil başakla yedi kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Siz rüya tabir edebiliyorsanız benim bu rüyamın tabirini bana bildirin."

 
Yûsuf Sûresi- 44.Âyet : Dediler ki: "Rüya dediğin şey karmakarışık hayallerdir. Biz ise böyle karışık hayallerin yorumunu bilemeyiz."
Yûsuf Sûresi- 45.Âyet : O ikiden kurtulmuş olanı nice zamandan sonra hatırladı da dedi ki: "Ben size o rüyanın tabirini haber veririm, hemen beni gönderin."
Yûsuf Sûresi- 46.Âyet : "Ey Yusuf, ey doğru sözlü! Bize şunu hallet: Yedi semiz ineği, yedi cılız inek yiyor. Ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak. Umarım ki, o insanlara doğru cevap ile dönerim, onlar da (senin kadrini) bilirler."
Yûsuf Sûresi- 47.Âyet : Dedi ki: "Yedi sene eskisi gibi ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden başka. "
Yûsuf Sûresi- 48.Âyet : "Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyip bitirecek."
Hicr Sûresi- 44.Âyet :  "Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların her biri için birer grup ayrılmıştır."
Hicr Sûresi- 87.Âyet :  Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti (Fatihayı) ve yüce Kur'ân'ı verdik.
İsrâ Sûresi- 44.Âyet : Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar, Allah'ı tespih ederler. O'nu hamd ile tespih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz, onların tespihlerini iyi anlamazsınız. Şüphesiz O, halimdir çok bağışlayandır.
Kehf Sûresi- 22.Âyet : Ashab-ı Kehf'in sayılarında ihtilaf edenlerden bazıları: Onlar, üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir" diyecekler. Diğer bazıları da "Onlar, beş kişidir, altıncıları köpekleridir " diyecekler. Her ikisi de bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. (kimileri de:) "Onlar, yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir" derler. De ki: "Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir." Onları ancak pek azı bilir, Bu sebeple onlar hakkında bu bildirilenler dışında bir münakaşaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye de bir şey sorma!
Bakara Sûresi- 29.Âyet : O ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı . Sonra göğe yöneldi, onları yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi bilir.
Bakara Sûresi- 261.Âyet : Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir tanenin durumu gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah, dilediğine daha da katlar. Allah'ın rahmeti geniştir. O, her şeyi bilir.
Mü’minûn Sûresi- 17.Âyet : Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz, yaratmaktan habersiz değiliz.
Mü’minûn Sûresi- 86.Âyet : "Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir?" diye sor.
Lokman Sûresi- 27.Âyet : Eğer yeryüzündeki ağaçlar hep kalem olsa, deniz de arkasından yedi deniz daha kendisine destek olduğu halde mürekkep olsa, yine de Allah'ın kelimeleri yazmakla tükenmez. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Lokman Sûresi- 12.Âyet : Böylece Allah onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu. Her göğe kendi işini bildirdi. Biz en yakın göğü kandillerle süsledik ve koruduk. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
Talâk Sûresi-12.Âyet : Allah O'dur ki yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yarattı. Emir bunlar arasında iner ki Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz.
Mülk Sûresi -3.Âyet :  O, yedi göğü, birbiri üzerine yarattı. Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun?
Nûh Sûresi -15.Âyet :  "Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?"
Nebe’  Sûresi -12.Âyet :  Üstünüze yedi sağlam bina (gök) çattık.
1662 - Abdullah İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh)'dan yapılan rivayette, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştur:
"Allah yedi semayı yarattı.
Her birinin kalınlığı beş yüz yıl yürüme mesafesidir."
2134 - Hz. Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resülullah bize yedi şeyi yasakladı:
-Altın yüzükler
-Altın ve gümüş kaplar,
-İpekli eyer yaygıları,
-İpekli kıssî kumaşlar,
-İstibrak denen kalın ipekli kumaşlar,
-İbrişim kumaşlar ve
-İpek kumaşlar.”

 

 
Yedi'ler!...
2.Bölüm

2311 - Sebretü' bnu Ma'bed (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Yedi yaşına geldi mi çocuğa namazı emredin, on yaşına geldi mi, kılmadığı zaman dövün.
2419 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim, yedi yıl sevabına inanarak ezan okursa, Allah bunu, onun ateşten kurtulmasına bir senet yapar."
1272 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) demiştir ki:
"Kim Hac aylarında umre yapar, sonra Mekke'de hacc zamanı gelinceye kadar ikamet ederse bu kimse, hacc da yaparsa mütemettidir. Bu durumda kolayına gelen bir kurban kesmesi vacib olur. Eğer kurban bulamazsa, üç günü hacc sırasında, yedi günü de döndüğü zaman olmak üzere (on gün) oruç tutsun" buyurdu."
1280 - Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denir: "... Deve ve sığırda ortak olmamız emredildi. Bizden her yedi kişi bir deveye iştirak edecekti."
1303 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı, yedi şavttan üçünü hızlıca yaptığı ilk tavafta, Hacer-i Esved'e istilâm buyururken gördüm."
1308 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ifaza tavafının yedi şavtında da remelde bulunmamıştır."
1326 - Urve (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu'z-Zübeyr yedilerin arasını birleştirir ve yürüyüşü hızlandırırdı ve Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'nin de böyle yaptığını söylerdi. Ancak en sonda her yedi için iki rek'at (tavaf) namazı kılardı."
1330 - İsmail İbnu Ümeyye (merhum) anlatıyor: "Zührî'ye, "Atâ:
"Farz namaz, iki rek'atlik tavaf namazının yerini de tutar" diyor, (ne dersiniz)?" dedim. Şu cevabı verdi:
"Sünnete uymak daha iyidir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm ) yedi şavtlık bir tavaf yaptı. Mutlaka onun için iki rek'atlik bir tavaf namazı kılmıştır."
1348 - Ebuz-Zübeyr el Mekkî anlatıyor:
"İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)'ın ikindi namazından sonra yedi kere tavaf edip hücresine çekildiğini gördüm. Artık orada ne yaptığını (tavaf namazı kılıp kılmadığını) bilmiyorum."
Rezîn şunu ilâve etmiştir: "(İbnu Ömer), üç kere tekbir getirir ve şöyle derdi: "Allah'tan başka ilâh yoktur, O tekdir, O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur, bütün hamdler O'na âittir, O her şeye kâdirdir." Bunu da yedi kere tekrarlardı.
Merve'de de, her şavtta aynı şeyleri tekrar ederdi.
1367 - Rezîn'in bir rivayetinde şöyle denir: "Bu yirmi bir tekbir, yedi tehlîl eder. Bunlar arasında da dua eder, Allah'tan ister, sonra (tepeden inmeye başlar), vadinin tabanına (şimdilerde Yeşil Sütunlara) varınca koşmaya başlar, buradan çıkıncaya kadar koşar, Merve yamacına varınca normal yürümeye devam eder. Tepeye, zirveye çıkar, orada durup, Safâ'da yaptıklarını aynen tekrar ederdi. Bunu yedi kere tekrarlar ve böylece sa'yini tamamlamış olurdu."
1415 - Abdurrahman İbnu Zeyd anlatıyor: "İbnu Mes'ud (radıyallahu anh), vadinin dibinden yedi çakıl atarak büyük şeytanı taşladı. Her taşı attıkça tekbir getriyordu
1417 - Hz. Sâd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Veda haccından Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la beraber döndük. (Yolda konuşurken) bâzılarımız
"Yedi taş attım" bazılarımız da:
"Altı taş attım" diyordu, kimse kimseyi bu sebeple kınamıyordu."
1523 - Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhisslâtu vesselâm) ilerledi, Mekke'ye girdi. (Doğru Beytullah'a giderek) Haceru'l -Esved'e geldi, (ilk iş) onu istilâm buyurdu. Sonra Beytullah'ı (yedi şavtta) tavaf etti. (Tavaf tamamlanınca) Safâ tepesine geldi, oradan Beytullah’a baktı. Ellerini kaldırıp Allah'ı (tekbir, tehlil, tahmid ve tevhitle zikretmeye başladı ve Allah'ın zikretmesini dilediğince zikretti, dua etti. Bu sırada Ensâr (radıyallahu anhüm) da onun aşağısında (aynı şekilde zikir ve duada bulunuyordu)."
1453 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ayakta olduğu halde yedi deveyi kendi eliyle kesti.
1446 - Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Biz, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte (Hudeybiye senesi) umrede temettu yaptık. O zaman
yedi kişi adına bir sığır keserek iştirak ettik. Keza deve de yedi kişi adına kesilmişti."
1447 - İbnu Abbâss (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Biz, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte bir seferde iken Kurban Bayramı geldi. Kurban için, sığırda yedi kişi, devede on kişi ortak olduk."
1448 - Huceyye İbnu Adiyy anlatıyor:
"Hz. Ali (radıyallahu anh):
"Sığır yedi kişi adına kesilir" demişti
1820- … İbnu Abbâs (radıyallâhu anhüma) der ki:
"Allah'a yemin olsun, Ali (radıyallâhu anh) beş veya yedi cuma geçti ki Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a aynı önceki mecliste tekrar gelerek:
"Ey Allah'ın Resulü! dedi, geçmişte dört beş âyet ancak öğrenebiliyordum. Kendi kendime okuyunca onlar da (aklımda durmayıp) gidiyorlardı. Bugün ise, artık 40 kadar âyet öğrenebiliyorum ve onları kendi kendime okuyunca Kitâbullah sanki gözümün önünde duruyor gibi oluyor. Eskiden hadisi dinliyordum da arkadan bir tekrar etmek istediğimde aklımdan çıkıp gidiyordu. Bugün hadis dinleyip sonra onu bir başkasına istediğimde ondan tek bir harfi kaçırmadan anlatabiliyorum.
Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) bu söz üzerine Hz. Ali (radıyallâhu anh)'ye: "Ey Ebü'l-Hasan! Kâbe’nin Rabbine yemin olsun sen mü’minsin!" dedi."
Yedi'ler!...
3.Bölüm

2584 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bize yedi âzâ üzerine secde etmemizi, saçımızı ve elbisemizi toplamamamızı emretti. Bu âzâlar Şunlardır: "Alın, eller, diz kapakları, ayaklar."
2672 - İbnu Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) yedi yerde namaz kılmayı yasakladı: "Mezbele (çöplük), meczere (hayvan kesilen yer), makbere (mezarlık), yol geçeği, hammâm, deve damı, Beytullâhi'l-Haram'ın damının üstü.
2770 - Amr İbnu Selime (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ben altı veya yedi yaşımda iken kendi kavmime imamlık yaptım. O zaman ben, aralarında Kur 'an 'ı en çok bilen kimseydim."
3011 - Kesir İbnu Abdillah an ebihi an ceddihi anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bayramlarda birinci rek'atte kıraatten önce yedi kere tekbir getiriyordu. İkinci rek'atte de kıraatten önce beş kere tekbir getiriyordu.'
3380 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim eceli gelmeyen bir hastayı ziyaret eder ve yanında şu duayı yedi kere okursa, Allah ona bu hastalığından mutlaka şifa verir: Es'elullahe'l-azime Rabbe'l-Arşi'l-azimi en yeşfike. (Büyük Arş'ın Rabbi olan Allah'tan senin için şifa taleb ediyorum.)"
3496 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir kaba, köpek banmışsa, onun temizlenmesi, yedi kere su ile yıkanmasına bağlıdır, hatta bunların ilki toprakla olmalıdır."
3740 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Namaz elli vakitti cenâbetten gusül de yedi defa idi. Elbiseden sidiğin yıkanması da yedi defa idi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (azaltmasını Cenab-ı Hak'tan) taleb ede ede namaz beş'e, cenabetten gusül bire, elbiseden sidiğin temizlenmesi bir kereye indirildi.''
3779 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Her Müslüman yedi günde bir kere yıkanmalıdır, bu gün de cuma günü olmalıdır."
3823 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Ümmü Habibe bintu Cahş radıyallahu anha tam yedi yıl boyu istihaze kanı gördü. Ne yapacağı hususunda Resûlullah'a sordu. Aleyhissalatu vesselam yıkanmasını emretti ve "Bu damar (kanıdır)" dedi. Ümmü Habibe her namazda yıkanırdı."
3863 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kâfir bir misafir ağırlamıştı. Derhal onun için bir keçinin sağılmasını emretti. Keçi sağıldı. Kâfir sütünü içti. Sonra diğer bir keçinin daha sağılmasını emretti. (Adam doymadı). Bu sûretle tam yedi keçinin sütünü içti. Adam yatıp, sabah olunca müslüman oldu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir keçi sağılmasını emretti. Sütünü adam içti, sonra ikinci bir başka keçi daha sağıldı. Fakat bunun sütünü tamamen içemedi. Bunun üzerine Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "
Mü'min bir mideye içer, kâfir ise yedi mideye içer" buyurdular."
3958 - Sa'd İbnu Ebi Vakkas radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Kim her sabah acve hurmasından yedi tane yerse o gün geceye kadar ona ne zehir ne de sihir zarar verir."
3964 - Ümmü Kays Bintu Mihsan radıyallahu anha anlatıyor:
"Ben küçük bir oğlumla birlikte Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın huzuruna girdim. (O sırada boğazındaki hastalığı sebebiyle çocuğa (i'lâk denen) tedavi uygulamıştım.
"Çocuklarınızın boğaz hastalığını niye i'lak usulüyle (elle sıkarak) tedavi ediyorsunuz? Size şu ûd-u Hindi'yi (Kust-u Hindi) tavsiye ederim. Zira onda yedi türlü şifa vardır. Zatü'l-cenb'in ilacı ondadır. Boğaz hastalığına karşı burna damlatılır. Zatü'l-cenb'e karşı ağızdan verilir."
Zühri merhum der ki:
"(Resulullah) bize (ilacın fayda vereceği) iki şeyi açıkladı, ama beşini açıklamadı."
407 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Yol hususunda ihtilaf ederseniz genişliğini yedi zira' yapın."
4002 - Osman İbnu Ebi'l-As radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a Müslüman olduğum günden beri bedenimde çekmekte olduğum bir ağrımı söyledim. Bana:
"Elini, vücudunda ağrıyan yerin üzerine koy ve şu duayı oku!" buyurdu. Dua şu idi: Üç kere: "Bismillah" tan sonra yedi kere, "Eûzü bi-izzetillahi ve kudretihi min şerri mâ ecidu ve uhâziru." "Bedenimde çekmekte olduğum şu hastalığın şerrinden Allah'ın izzet ve kudretine sığınıyorum" diyecektim.
Bunu birçok kereler yaptım. Allah Teâla hazretleri benden hastalığı giderdi. Bunu ehlime ve başkalarına söylemekten hiç geri kalmadım."
4290 - Buhari'nin İbnu Ömer radıyallahu anhüma'dan kaydettiği diğer bir rivayette şöyle buyrulmuştur:
"Kim, araziden haksız olarak bir karışlık yer alırsa, Kıyamet günü, onunla yedi kat yere batırılır."

Yedi'ler!...
4.Bölüm

437 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)…:
"Nefsimi kudret elinde tutan Zât-ı Zü'l-Celâl'e yemin ederim ki, Allah, Fâtiha'nın bir mislini ne Tevrat'ta, ne İncil'de ne Zebur'da, ne de Furkân'da indirmemiştir. O (namazlarda) tekrarla okunan yedi âyet ve bana ihsân edilen yüce Kur'ân'dır."
4645 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Yedi kişi var, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı Kıyamet gününde kendi gölgesinde gölgeler:
1-Adil imam,
2-Allah'a ibadet içinde yetişen genç,
3-Tekrar dönünceye kadar kalbi mescide bağlı olan kimse,
4-Allah için birbirlerini seven, Allah rızası için bir araya gelen iki kişi ve,
5- Allah rızası için ayrılan iki kişi,
6-Güzel ve makam sahibi bir kadın tarafından davet edildiği halde; "Ben Allah'tan          korkarım" de(yip icabet etmey)en kimse,
7-Allah'ı tek başına zikrederken gözlerinden yaş boşanan kimse."
4736 - Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın zevcelerinden Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Bir halifenin ölümü anında (ehl-i hal ve akd arasında) ihtilaf olacak. (O zaman) Medine ahalisinden bir adam (Mehdi), kaçarak Mekke'ye gidecek. Mekke halkından bir kısmı ona gelecek ve (fitne çıkar korkusuyla) istemediği halde onu (evinden) çıkaracaklar. Rükn ile Makam arasında ona biat edecekler. Onları (ortadan kaldırmak için) Şam'dan bir ordu gönderilecek. Ordu Mekke-Medine arasındaki el-Beyda'da yere batırılacak. İnsanlar bu (kerameti) görünce ona Şam'ın Ebdal'ı ve Irak ahalisinin velileri ona gelip biat ederler. Sonra Kureyş'ten, dayıları Kelb kabilesinden olan bir adam zuhur eder ve (Mehdi ve adamlarına) karşı bir ordu gönderir. Ama onlar bu orduya galebe çalarlar. Bu ordu, Kelbi'nin (ihtirasıyla çıkarılmış) bir ordudur. Bu Kelbi'nin ganimetine iştirak edemeyen zarara uğramıştır. (Mehdi), malı taksim eder. Halk arasında peygamberlerinin sünnetini (ihya eder ve onun) ile amel eder. İslam yeryüzüne yerleşir. Yedi yıl hayatta kalır. -Bazı raviler dokuz yıl demiştir.- Sonra ölür ve Müslümanlar cenaze namazını kılarlar.-
4957-…. Vadiyi geçti. Merve tepesine geldi, üzerine çıktı, oradan etrafa baktı, bir kimse görmeye çalıştı. Ama kimseyi göremedi. bu gidip-gelişi yedi kere yaptı. İşte (hacc esnasında) iki tepe arasında hacıların koşması buradan gelir.
5336 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Yedi şeyden önce amelde acele edin:
1- Unutturucu fakirliği mi bekliyorsunuz?
2- Tuğyan ettirip azdırıcı zenginliği mi bekliyorsunuz?
3- İfsad edici hastalığı mı bekliyorsunuz?
4- Aklınızı götürecek ihtiyarlığı mı bekliyorsunuz?
5- Ani ölüm mü bekliyorsunuz?
6- Deccali mi bekliyorsunuz. Bu beklenen gaib bir şerdir.
7- Yoksa Kıyameti mi bekliyorsunuz? Kıyamet ise hepsinden kötü, hepsinden daha acıdır."
5496 - Bir başka rivayette de şöyle demiştir:
"Mekke'de ses işitir ve ışık görür olduğu halde onbeş yıl ikamet etti. Bunun yedi yılında ışıktan başka bir şey görmedi, sekiz senesinde vahiy aldı. Medine'de on yıl ikamet etti. Altmış beş yaşında olduğu halde vefat etti.
5630 - İbnu Abbas radıyallahu anhümâ'dan nakledildiğine göre:
"Nesebten yedi, sıhriyetten de yedi kişi haram edilmiştir" demiş ve şu ayeti okumuştur. (Mealen):
"Size şu kadınları nikahlamak haram kılındı:
Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emzirmiş olan süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, hanımlarınızın anneleri, aranızdan zifaf geçmiş olan kadınlarınızdan doğan üvey kızlarınız. Eğer zifaf geçmemişse onların kızlarını nikâhlamakta size günah yoktur. Öz oğullarınızın hanımlarını nikâhlamanız ve iki kız kardeşi birden nikahınız altına almanız da size haram kılındı..." (Nisa 23).etti."
6396 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor:
"Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
"Ben ölünce, beni Gars adlı kuyumdan yedi kırba su ile yıkayın."
6853- "Ebu Hureyre radıyallahu anh, bana Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Kim Beytullah'ı yedi sefer tavaf eder, tavaf sırasında konuşmayıp sadece "Sübhanallah, velhamdülillah ve lâilahe illallah, vallahu ekber velâ havle velâ kuvvete illa billah" derse ondan on günah silinir ve on sevap yazılır, onun bununla mertebesi on derece yükselir. Kim de tavaf sırasında konuşursa sadece ayaklarıyla rahmete girer, tıpkı ayaklarıyla suya dalanlar gibi."
6857 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalatu vesselam, ashabıyla birlikte (Veda Haccında Mekke'ye) geldikleri zaman, ne o ne ashabı, umre ve hacc için (Ka'be'nin etrafında yedi defa dolaşmak suretiyle) ancak bir kere tavaf ettiler."
72-…. "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana:
"-Kur'ân'ı ayda bir kere oku" dedi. Ben:
"-Daha fazlasına da güç getirebilirim" dedim.
"-Öyleyse her gün günde bir kere oku" dedi. Ben tekrar:
"-Bundan fazlasına da güç getirebilirim" dedim.
"-Öyleyse, buyurdu, her yedi gecede bir kere oku, daha aşağı düşme" dedi.
Yedi'ler!...
5.Bölüm

Abdülkerim CEYLÎ – “İnsan-ı Kâmil” – Sûreti Muhammediye bölümü.
Sayfa:549-…-554
Allah’ü Taâlâ ateşi Kahhar isminden isminden yarattı ..
Ve onu: Celâl isminin zuhur yeri kıldı.
Ve ona YEDİ TECELLİ eyledi.
Bunlar:
BİRİNCİ TECELLİ:
Bu tecelliyi Müntekim ismiyle yaptı.
Bu cehennemin adı : LEZÂ ‘ dır.
Burası kul hakkı bulunmayan mâsiyet ehlinin mahalli olup, günahları kul ile Allah arasında kalan işler içindir.
Meselâ : Yalan, riyâ, livâta, şarap içmek, farz emirleri terk etmek, Allah’ın haram ettiği şeyleri mubah görmek … gibi.
70/11-18  Bu tabakadakileri anlatır.
Azapları zordur ama bundan sonrakilerin azabına nazaran en hafif olanıdır.
İKİNCİ TECELLİ :
Bu tecelli Adil ismi ile olur.
Bu tecelli ile cehennemde bir vadi açılır ; adı : CAHİM olur.
Zulüm , taassup , batıl talep , tuğyan gibi fücurdan yaratılmıştır  kapısı.
Burası: Haksız yere Allah’ın kullarına saldıran , baş kaldıran, mallarını alan, kanlarını akıtan, sövmek, gıybet vb. yollardan halkın namusuna dil uzatan kimselerin yeridir. 
Üzerlerinde kul hakkı kalan , imanlarında yalancı , zalim ve insanlara sataşanların meskeni olan CAHİM ; FÜCCAR’ların yurdudur.
82/14  Bu tabakadakileri anlatır.
Azapları birinci tabaka ehlinin azabından çok çok şiddetlidir.
ÜÇÜNCÜ RACELLİ :
Bu tecelli ŞEDİD ismi ile olur.
Bu tecelli ile cehennemde bir vadi açılır ; adı : ÜSRA olur.
Burası : Cimrilik ve çok mal yığmayı istemek.. kin, haset, şehvet, dünya sevgisi vb. huyları olanların meskenidir.
Azapları bundan öncekilerin azabından kat kat şiddetlidir..
DÖRDÜNCÜ TECELLİ:
Bu tecelli GAZAB ismi ile olur.
Bu tecelli ile cehennemde bir vadi açılır ; adı : HAVİYE olur.
Burası cehennemin en alt tabakasıdır.
Nifak, riya, yalancı iddia vb. şeylerden yaratılmıştır kapısı.
4/145 Bu tabakadakileri anlatır.
Azapları bundan öncekilerin azabından kat kat şiddetlidir..
BEŞİNCİ TECELLİ :
Allah’ü Taâla bu tecellisini MÜZİLL  ismi ile yapar.
Bu vadinin adı SAKAR ‘dır.
Allah’ü Taâla bu vadinin kapısını KİBİRLENME huyundan yaratmıştır. Burası ; Firavunlar, haksız yere üstün görünüp zulüm yolunu  tutanları zillete düşürür.
Allah’ü Taâla GAYYUR sıfatının sahibidir.
Her kim O’nun sıfatlarından yahut isimlerinden birine iddia yollu hak etmediği halde sahip çıkmak isterse, işler ters döner, iddia ettiğinin zıddı ile, Allah’ü Taâla kıyamet günü ona azap eder.
Anlatılan kimseler de : Yeryüzünde kibre daldıkları, haksız tere yüce Hakk’ın  sıfatını takındıkları için : MÜZİLL ismi ile tecelli eder.
Bu manada gelen âyet-i kerime şöyledir:
“-Sonra.. döndü.. kibre kapıldı.. “(74/23)
Sonra şöyle dediğini anlattı :
“-Bu ancak beşer sözüdür.. Ve onu SAKAR’a sokacağım.” (74/25-26)
Daha açık manası şudur:
-Allah’a ibadetten , O’nun yüce saltanatı karşısında eğilmekten .. döndü.
Kibir yolunu tutmaya yöneldi , Allah’a ibadet etmek istemedi ve şöyle dedi:
“-Bu bir beşer sözüdür..”
ALTINCI TECELLİ:
Allah’ü Taâla bu tecellisini ZÜLBATŞ  ismi ile yapar.
Bu cehennem vadisinin adı  ŞAİR olur.
Allah’ü Taâla bu cehennem vadisinin kapısını şeytanlıktan yaratmıştır.
Tabiat kıvılcımı ile nefis duhanından çıkan bir ateştir bu.
Bu olanların sonunda : Fitneler olur, gazap meydana gelir , şehvet çıkar, mekir , ilhad  vb. durumlar hasıl olur.
Bu huyların sahipleri şeytanlarla beraber bu vadide kalır.
Biz onları , şeytanlara atmaya yarar kıldık.. Ve onlara : ŞAİR azabı hazırladık . (67/5)
YEDİNCİ TECELLİ:
Allah’ü Taâla cehenneme bu tecellisini ELİM İTAB SAHİBİ ismi ile yapar.
Bu vadinin adı  CEHENNEM olur.
Bu tabakanın kapısı küfür ve şirkten yaratıldı.
“-Kitap ehlinden ve müşriklerden , ebedî cehennem ateşinde kalacaklardır…
Halkın şerlisi bunlardır..” (97/6)
Dolayısıyla bunları azabı , azabın şerlisi olacaktır.
Çünkü cehennemin azap işine bir son yoktur.
Bu , şu âyetin manasıdır:
“-O gün cehenneme:
-Doldun mu ? ..
 Diye soracağız , şöyle diyecek :
-Daha fazla yok mu?...” (50/30)
 

Yedi'ler!...
6.Bölüm

921 - Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Hişâm İbnu Hakim İbni Hizâm'ı, Furkân süresini farklı şekillerde okurken dinledim. Resûlullah ( aleyhissalâtu vesselâm) bana bu şekillerden hiçbiriyle okumamıştı. Namazın içinde adamın üzerine atılacak oldum. Kendimi zorla zabtedip namazı bitirmesini bekledim. Selâmı verir vermez ridasından tutup kendime doğru çektim ve:
"Sana bu süreyi (böyle okumayı) kim öğretti?" diye sordum. Hişâm:
"Onu bana Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) öğretti!" demez mi! (Tepem attı):
"Yalan söylüyorsun, onu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana da öğretti, ama senin okuduğuna hiç benzemiyor!" dedim. Adamı derdest edip doğru Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürdüm.
"Ey Allah'ın Resûlü, dedim, bu adamı Furkan süresini, bana hiç okumadığın çok farklı şekillerde okuyor gördüm!"
Resûlullah, sükunetle:
" Hele yakasını sal!" diye emretti ve ona dönerek:
" Ey Hişâm oku bakalım!" dedi. Hişâm, kendisinden işittiğim şekilde, süreyi yeniden okudu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana yönelerek:
" Evet, süre bu şekilde indirildi!" buyurdu. Sonra bana:
" Ey Ömer, dedi. Sen de oku!"
Aynı süreyi ben de, bana öğretmiş olduğu şekilde okudum. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu açıklamayı yaptı:
" Evet süre bu şekilde (de) nâzil oldu. Biliniz ki, bu Kur'ân yedi harf (şekil) üzere indirilmiştir. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse onunla okuyun."
KIRÂAT-İ SEB’A
Kur’an’ın yedi kıraat usûlü ile okunması “KIRÂAT-İ SEB’A” olarak adlandırılmakta olup , bu kıraat imamları şunlardır:
1-Nâfi b.Ebî Nuaym.
2-Abdullah b. Kesîr.
3-Ebû Amr el-Basrî.
4-İbn Âmir eş-Şâmî.
5-Âsım b.Ebi’n-Necûd.
6-Hamza el-Kûfî.
7-El-Kisâî el-Kûfî.
Türkler arasında bu İmamlardan İmam Âsım b. Ebi’n-Necûd’un kıraati daha yaygındır.
Ebu Zer,  Efendimizi kastederek:
Dostum bana yedi şey tavsiye etti, bunlar:
1- Fakirleri sevip aralarına karışmayı,
2- Dünya için benden zengine değil daha fakir olana bakmayı,
3- Hiç kimseden bir şey istememeyi,
4- Beni arayıp sormasalar bile hisim ve akrabayı gözetmeyi,
5- Acı da olsa daima hakkı söylemeyi,
6- Allah uğrunda hiçbir tenkitçinin kınamasından korkmamayı,
Ahmed HULÛSİ – “TEKİN SEYRİ” – Adem’in Dünyası – 34.Sayfa :
Bu eski kaynaklara göre, insan bedeninde yedi şakra vardır. Baş`dan vücudun alt kısımlarına, kuyruk sokumuna doğru sıralanmış yedi şakra... Yani, yedi enerji merkezi mevcuttur. Bu yedi enerji merkezinin yedincisi de kuyruk sokumuna yakın bir noktada...
Ahmed HULÛSİ – “TEKİN SEYRİ” - Adem’in Dünyası – 49 , 50 . Sayfa
"Halife olma" özelliğini hissedip yaşayabilmek için tasavvufta yedi mertebe vardır. Nefsin kendini tanıma mertebeleri olan yedi mertebe...
"Nefs-i Emmare"... Bedene dönük bir yaşam biçimi... Kendini beden kabul etme ve bedene dönük arzu ve istekleri yerine getirir tarzda yaşam biçimi!... 
"Nefs-i Levvame"... Kendinin bu beden olmadığını, ölüm ötesi yaşamın süregideceğini idrâk; ve buna karşın ilminin gereği gibi hakkını verememe, buna dönük bir yaşam biçimine girememe dolayısıyla kişide meydana gelen pişmanlıklar... 
"Nefs-i Mülhime"... Üçüncü derecesi, kişinin, kendinin bu beden olmadığı, bu bedenin ötesinde, ilâhi varlıkla kâim varlık olduğunu hissedişi, bunu ilham yollu alışı ve bu ilhamı değerlendirişi neticesindeki bir yaşam...İlham alan "nefs", hakikatı ilham yollu algılayıp, değerlendirebilen bilinç anlamına, "Mülhime Nefs".. 
Ve, bunun gereğini yaşama halinde tatmine ulaşmış, "Mutmainne Nefs"... 
Ve, daha sonra, "Radiye Nefs", "Mardiye Nefs" ve nihâyet "saf"laşmış nefis, "Nefs-i Safiye"...
Ahmed HULÛSİ – “TEKİN SEYRİ” – Velâyet Kemâlâtı – 89 , 90. Sayfa :
Seyri sûlukta yani tasavvuf çalışmalarının bir yoldan yapılması hâlinde kişi şu yedi mertebeyi aşar
1.  Ruhu cüz`isinin ne olduğunu bilir. 
2.  Aklı ve muhakemesini farkedip, düşünerek harekete başlar
3.  Aklının Akl-ı Külli olduğunu farkedip; ruhunun Ruh-u Â`zâmla kâim olduğunu; nefs`inin Nefs-i Küll`den geldiğini hisseder. 
4.  Hepsinin Zât`ta fâni olduğunu müşahede eder ve neticesini yaşar. (Cem makamıdır) 
5.  "İbn-ül Vakt" olduğunun bilincindedir. (Vahdeti vücûd - Ene`l Hak hâlidir) (Fenâ Fillah) 
6.  "Ebû`l Vakt" diye işaret edilen kemâlât ile yaşar. (Vahdet-i Şuhud) (Bakâ Billah) (fark bölümüdür) 
7.  "Fakr" = mahvı küll = Hiçlik (Vâhidiyet mertebesidir)
Ahmed HULÛSİ – “TEKİN SEYRİ “– Velâyet Kemâlâtı – 91. Sayfa :
Mardiye`dekinde ise, Nefs-i Küll olarak tasarruf edendir!... Burası 7`lerin, 4` lerin makamıdır. Yedi kutub, dört kutub, Nefs-i Mardiye düzeyindedir, Nefs-i Küll olarak... Onlara 7`ler derler, yedi`dir ama yedisi birdir. Yedi kişidir onlar, ama aslında yedisi de birdir. Yedi ayrı Nefs`dir, fakat Bir bilinçtir...
Ahmed HULÛSİ – “TEKİN SEYRİ”- 55,56.Sayfa:
"Abdullah" ismi Ehlullah tarafından yedi Zâtî sıfatın zâhir olduğu "vâris-i  Rasûl" olan mahal için kullanılır, ki bu da "Halifetulllah"tır!... "Hakikat-ı Muhammedi" zuhûrudur!...
Bu yüzdendir ki Rasûlullah Aleyhisselâm’a "Abdullah" denmiş ve "Abduhû" ifadesiyle de bu özelliklerine işaret edilmiştir.

Yedi'ler!...
7.Bölüm

Ahmed HULÛSİ – “ESKİ VE YENİ” yazısından:
İnsanın zayıf noktasının, irade sıfatının beyin açılımında yeterli açığa çıkmamasından kaynaklandığını; bu zayıflığın “Mürid” isminin  beyinde yoğun tekrarlanması suretiyle giderileceğini gördüm. Bu kelime tekrarı öncelikle beyin biyokimyasını, daha sonra da beyin biyoelektriğini ve sonuçta ruhu etkiliyordu tespitime göre. Rahmetli Gazalî’de “Mürîd” isminin öneminden bahsediyordu kitaplarında.
Bazıları bu ismin esmaül hüsna içinde olmayışından söz ederek; benim kendime mürit toplamak için bu ismi uydurduğumun dedikodusunu yayıyorlardı!  Bu bilgisizleri tebessümle karşılayarak yoluma devam ediyordum. Çünkü Allah’ın yedi Zati sıfatından biri olan “İrade sıfatı”nın adının “Mürîd” olduğunu bile bilmeyecek kadar cahildi bunlar!.
Ahmed HULÛSİ – “SİSTEMİN SESLENİŞİ-2”:91.Sayfa
Muhakkikler, beden, nefs, kalp, ruh, sır, hafî, ahfâ diye bir tasnif yapmışlar…
Gene bu muhakkikîn, nefs mertebelerini de : Emmâre, Levvâme, Mülhime, Mutmainne, Râdiye, Mardiye ve Sâfiye diye tasnif etmiş ve sıralamış…
Ahmed HULÛSİ – “SİSTEMİN SESLENİŞİ-2”:92,93.Sayfa :
Bu yedi isimle birbirinden ayrıymış gibi anlatılan bilinç, hakikat itibariyle tek bir bütündür, dedik ya… Bunun yanı sıra, kuvveden fiîle çıkış itibariyle, Emmâre’den başlayıp, Sâfiye’ye doğru yedi mertebe gibi saydıysak da, bu tümel yapıyı; gerçekte olay, işleyişi itibariyle tam tersinedir!.
Dikkat buyurula!.
Varlığınızda tüm olup bitenler ve olacaklar daima sâfiye noktasından başlayıp; bilince doğru olarak açığa çıkmakta; buna göre çalışmaktadır!. Yâni kişi, hangi nefs-bilinç mertebesinde olursa olsun, kendisinde ve kendisinden açığa çıkan her şey, kendi Sâfiye boyutundan, bulunduğu nefs mertebesine doğru akarak o bilinçte açığa çıkmaktadır her an!.
Ahmed HULÛSİ - KENDİNİ TANI-135.Sayfa :
Dünya semâsı içinde bir takım ruhların, kişilerin çektiği azapları müşahede etti ki, Berzâh Âlemi denen âlem, bu yedi kat semâyı içine alan bir âlemdir!...
Ahmed HULÛSİ – “KENDİNİ TANI”-135.Sayfa :
Birinci kat semâ dediğimiz gök; 2. kat semâ, 3. kat semâ, yani 7 kat semâ... Güneş sistemi içindeki yedi gezegenin yörüngeleridir. Kısacası Güneş sistemidir!.
Ahmed HULÛSİ – “KENDİNİ TANI”-136.Sayfa :
Bir açıklamasında Rasûli Ekrem şöyle diyor:
"Dünyanız ve yedi kat semâ, Kürsi`nin içinde çöle atılmış bir yüzük halkası kadardır. Kürsi de Arş`ın içinde gene çöle atılmış bir yüzük halkası gibidir." diyor...
Ahmed HULÛSİ – “DUA VE ZİKİR”-74.Sayfa:
Buyuruyor ki Rasûlullah:
-Helâk eden yedi şeyden sakının."
Soruluyor nedir onlar, diye:
1-Allâh'a şirk koşmak;
2-Allâh'ın harâm kıldığı insanı öldürmek;
3-BÜYÜ ve sihir yapmak;
4-Faiz yemek;
5-Yetim malı yemek;
6-Savaştan kaçmak;
7-İffetli kadına zinâ iftirası atmak
."
Ahmed HULÛSİ – “DUA VE ZİKİR”-117.Sayfa:
FETH esas itibariyle yedi derecedir. Bu yedi derecenin birinci dereceden olanının gerçekleşmesiyle birlikte kişi FETH sahibi olmuş olur.
FETH kesinlikle kişinin çalışmasına bağlı, yâni çalışmakla elde edilir bir şey değildir.
Ahmed HULÛSİ – “DUA VE ZİKİR”-156.Sayfa
Bu iki sûre (Felak ve Nas) BÜYÜ’ye, sihre, manyetizmaya ve kişinin iradesini zorlayan dış etkenlere karşı en önemli silâhlardan biridir. Efendimiz’e yapılan büyüye karşı Cenâb-ı Hak tarafından nâzil olmuş iki sûredir.Her gün kırk bir defa, veya her namazdan sonra yedi defa okunmasında çok büyük fayda vardır…
Ahmed HULÛSİ – “DUA VE ZİKİR”-157.Sayfa
Her Cumâ namazından sonra, dünya kelâmı etmeden, İhlâs ve "muavizeteyn" denilen Kul eûzü’leri yedi defa okuyup vücuduna sürerse, o kişi gelecek Cumâ namazına kadar her türlü tehlikeden emin olur, buyuruluyor.
Ahmed HULÛSİ – “DUA VE ZİKİR”-252.Sayfa
Resûl-i Ekrem Enes bin Mâlik'e  şöyle demiştir:
-Ey Enes, Bir işe teşebbüs etmek istediğinde, o iş hakkında yedi kere istihare et. Sonra gönlünden geçen karara, eğilime bak. Çünkü hayır, gönüldeki temayüldedir."
Ahmed HULÛSİ – “MUHAMMED MUSTAFA”-158.Sayfa:
Mescidi Nebevi'nin inşaası tam yedi ay sürdü.
Ahmed HULÛSİ – “TEMEL ESASLAR” KÂBE VE ARAFAT'TAKİ SIRLAR: 116.Sayfa:
Yine bizim tespitlerimize göre, Kâ’be çevresinin dışa yani çevreye yaygınlaştırılması yerine; 30-40 metrelik çevresinde dönerek yükselen ve inen bir yürüyen yol yapılıp; insanların burada yürürken yedi dönüşü yani bir tavafı tamamlamaları sağlanabilirdi… Bunun için de Kâ’be’nin duvarları yükseltilebilirdi!.

Yedi'ler!...
8.Bölüm

Ahmed HULÛSİ HACCIN  İKİNCİ YÖNÜ :129.Sayfa: – “TEMEL ESASLAR” -
Tavafın 7 olması: ALLAH`ın yedi sıfatından ibarettir.. Onlar, hayat, ilim, irade, kudret, semi, basar, kelâm..
Yedi taş atmak: Yedi ilâhi sıfatla bunu başarmaktır. (Tem.Es. : 130.Sayfa)
Hac öncesindeki yedi tavaf, yedi nefs mertebesinde uruc yaparak Allah Zat`ının zuhur mahalli olan Ka`be ‘nin hakikatiyle özdeşleşmeye gayrettir.! (Tem.Es. : 130.Sayfa)
Buradan Kâ`beye gelip yapılan tavaf ve namaz, yedi sıfatta yapılacak seyr ile Zât`a ulaşmaktır.. Tavaftan sonra kılınan namaz, bunu nasip edenin huzurunda beşeriyetinin hiçliğini itiraf ve şükürdür.. (Tem.Es. :130,131.Sayfa)
 
Ahmed HULÛSİ – “CUMA SOHBETLERİ” : 51.Sayfa :
Ceviz, insanın apaçık,  bitkisel yaşamdaki örneğidir. Yedi kat ceviz, aynen insandaki bilincin yedi kat mertebesi gibidir.
 
Ahmed HULÛSİ – “CUMA SOHBETLERİ” :150,151.Sayfa :
Hasta olan birisi, Rasûlullah efendimize geliyor; “Falanca bana okudu, başımın ağrısı geçti”, diyor.
Efendimiz okuyana; “ne okudun?” diye soruyor. Okuyan da, “Ya Rasulallah, âyeti kerime; “Biz Kurânı şifa olarak indirdik” dediği için; ben de bu âyete dayanarak Fatiha sûresini yedi defa okudum.” Diyor.
Rasulullah da; “Çok iyi ve isabetli yapmışsın”, diyor...
 
Ahmed HULÛSİ – “CUMA SOHBETLERİ” : 202.Sayfa :
Yani, herkes ferden ferdadır.
Orada, normal bir gelişin, akışın gereği olarak, bir takım kavramlar yok artık!. Yedi kat ceddin, deden ninen ile yedi kat torunun ve sen aynı yaştasın aynı ortamdasın… Bunu iyi anlamaya çalış!. Artık orada, bir takım değer yargıları vs. yok!  Herkes kendi başına!.
 
Ahmed HULÛSİ – “Hz. MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI ALLAH”–Hayâl Nedir-133.Sayfa:
«ALLAH»ın kelimeleri yedi deniz mürekkep olsa, bir o kadarı daha olsa yazmakla bitmez!.. Biter mi?.. Sonsuz olan!.. Yedi deniz, yedi galaksi, yetmiş yedi evren ne eder Sonsuzun yanında!?..
 
Ahmed HULÛSİ - “İNSAN VE SIRLARI”:Burçlar ve Tasavvuf Ehlinin Görüşleri: 97.Sayfa :
On iki burçda on iki melek vardır yedi gezegen gece gündüz o burçların kapılarında dolaşıp hizmet ederler!" (İ.Hakkı : Mârifetname)
 
Ahmed HULÛSİ –“RUH İNSAN VE CİN” –Cinlerin İletişim Kurmaları –
107,108. Sayfa :
"İNSAN-I KÂMİL" kitabı yazarı büyük evliyaullah`tan Abdülkerim Ceyli, adı geçen kitabında "yedi kat yer ehli" bölümünde, dünya atmosferi içerisinde yaşayan "CİN"lerin yedi sınıf oluşundan söz ederken en zayıf takımının ikinci kat arzda yaşayanlar olduğunu anlatarak, bunların, insanlara, tefekkür mekanizmalarını bloke ederek etki ettiklerini söyler... "İfrit" adını taşıyan en şerlilerinin beşinci kat arzda (yeryüzü semâsı birden yediye kadar yükselir) yaşamakta olduklarından söz eden Ceyli,  altıncı ve yedinci katta yaşayanlara ise hiç bir insanın söz geçiremediğini anlatır.
Ahmed HULÛSİ – “KENDİNİ TANI” –Mi’rac’ın Açıklaması – 135.Sayfa :
Berzâh Âlemi de denen âlem, bu yedi kat semâyı içine alan bir âlemdir!...
Ahmed HULÛSİ – “MUHAMMED MUSTAFA” –Yahudilerden Yardım Umuş–210.Sayfa:
Ashab-ı Kehf denilen yedi genç bulundukları şehirdeki putperest sultanın zülmünden kaçmak için bir mağaraya kaçmışlar ve bu sırada da mağarada uyuya kalmışlardı.. Gençler hırıstiyandı.. Aradan 309 senelik zaman geçti.. Bu zaman zarfında kimse bu mağarayı bulamadı.. Kapıda bir de köpekleri vardır..
Ahmed HULÛSİ – “OKYANUS ÖTESİNDEN-1 “- 7. Şubat .1998 – 175 Sayfa :
Soru: 
-Nefs boyutunda Nefs Tek'tir.. Buyurulurken, diğer yerde de 7'ler için: 7 ayrı Nefs, Tek bilinç tanımlaması yapılıyor... İzah eder misiniz?.. 
Üstad: 
-Yedi ayrı nefs kelimesindeki görüntüdeki kişi anlamına kullanılmıştır... Öz benlik anlamında değil...
Ahmed HULÛSİ – “OKYANUS ÖTESİNDEN-2” – 3.Nisan.1998 -187.Sayfa :
-İbrahim A.s.ın bu üç aşamalı olayı "öz"e seyri târif ediyor...
Varlığının gereğini idrâk ile kavminin putlarını kırmıştı..
Kavmi onu ateşe attı, (aleve değil) ama kavminin ateşi onu yakmadı...
Kuşu dört parçaya ayırdı dört yöne attı (bu ise Ef'al-Esmâ-Sıfat ve Zât boyutlarını müşahededir)...
Sonra bu parçaları birleştirdi (Vahdeti idrâk)...
Nihâyet Kâbe ‘yi inşâ etti; ki bunu etraftaki yedi dağdan gelen taşlarla yaptığı söyleniyor.. yani Zâti Sıfatlarla tahakkuk etti.... anladığım budur Üstadım...
Ahmed HULÛSİ – “DOSTTAN DOSTA” – 85.Sayfa:
537- Yetmiş yıllık ömründe, tümüyle yedi defa değişen bedenlerden  biri misin; yoksa  hiç  değişmeyen,  "benlik" misin?..
Ahmed HULÛSİMUHAMMED (a.s.)  FARKI” yazısından: – “
Holografik gerçeklik sonucu, evrende tüm boyutları ile var olan her şey, evrendeki her bir zerrede de aynı şekilde mevcut ise...
İsmi “ALLAH” olan da, aynı şekilde, her bir zerrede, Zâtıyla, sıfatlarıyla, esmasıyla, arşıyla, kürsîsi ile, 7 kat semâvât ve 7 kat arzıyla mevcuttur!.
Bu her insanda böyle olduğu gibi, tüm boyutlardaki tüm canlılarda da böyledir!.
 
D

Yedi'ler!...
9.Bölüm

Ahmed HULÛSİ’ de “KAVRAMLAR - C” Cennet bahsi :
Kendini diğer varlıklardan daha güçlü, daha kudretli olarak gören birim, Allah’ın sıfatlarını örtme durumundadır ki, İlâhi sıfatları örtme durumunun adı “küfür”dür. Neticesi de, o izhar ettiği şeyin hakikatini yaşayamamaktır.
Öyleyse bir kişi, bu anlatılan idrâk ortaya çıktığı ve hazmettiği zaman;
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” diyebilir...
3-EF’ÂL CENNETİ:Herkes, ortak olarak ef'âl cenneti hâlini yaşayacaktır.
 
Ahmed HULÛSİ – “OKYANUS ÖTESİNDEN” 2-10.Mart.1998 :
Bühl (Ahmaklar) cenneti:
Soru: 
-Üstadım, ölümden önce uyanamamışsak ölümle birlikte buna benzer bir rüyayı yaşamak zorundayız (yanlış anlamamışsam) ama burada "ahmağın cennetini" anlayamıyorum. 
Üstad: 
-Ölümden önce hakikati idrak edip yaşayamayan, ölüm ötesinde de bunu yaşayamaz!...
Hakikatin irfânı olmayan; demektir bunun anlamı...
Cehennem’de insan kalmayacaktır!..
Bütün insanlar Cennet’e geçecektir !...
Ama insanların önemli bir kısmı İRFAN sahibi olamadıkları için, Cennet’te de, buradaki gibi kendi güzellikleriyle kifâyet edecek, Allah'a yakînin sonuçlarını elde edemeyeceklerdir!...
4-ESMÂ CENNETİ:Esmâ cenneti ise bedenî değil, düşünsel zevkler cennetidir. Ki, dünya hayatı sırasında bu şekilde yaşamaya başlamış kişilere has bir yaşam şeklidir.
 
-SIFAT CENNETİ:Sıfat cenneti, kendi  hakikatine ârif olarak yaşamış hakikat ehlinin duyacağı zevklerin cennetidir. 
6-MEVHİBE (KESİB) CENNETİ: 
Sıfat mertebesinde irfan sahibi olup da dünyada  tahakkuk edememiş  kişilerin, orada bu sıfatlarla tahakkuk ettikleri cennettir!
Kişinin Cennete  girmesi, TAKDİR hükmündedir! Fakat cennetteki  mertebesi, amelleri itibariyledir!
Cennete giriş ; amele bağlı değil, ilâhi takdire bağlıdır!
Takdirle girilmesi itibariyle “Mevhibe Cenneti “  denmiştir, yâni;  “Allah’ın hîbesi ile kazanılmış Cennet “anlamına olması dolayısıyla “Mevhibe” denmiştir ama amele bağlı olan mertebeler itibariyle de “Kesib” diye târif edilmiştir.
Kişi, kendisinden sâdır olan fiillerinin karşılığı mertebeyi yaşar orada!
Dünyada da öyledir...Ne kadar çalışıyorsan onun karşılığını  yaşıyorsun, onun bir fazlasını alamıyorsun ki ..
250 gramlık bal yersen, 250 gramlık balın enerjisi vücudunda oluyor; 300 gramlık bal enerjisi vücudunda olmuyor.
“Allah’ın düzeni-sistemi”, kimden ne  sâdır olursa -açığa çıkarsa onun  o kadarının karşılığına ulaşması söz konusudur,  ki bunun adı da CEZA !
Arapça ‘da ki adı, ceza!..
7-ZÂT CENNETİ:Dünya hayatında iken zât tecellisine nâil kılınmış kişilerin yaşayabileceği bir cennet hâlidir!
 
Ahmet Fevzi YÜKSEL –“KADR” yazısından :
Bunun üzerine İbni Abbas konuştu:
“Ey Müminlerin emiri dedi, Allah tektir, teki sever.
Dünya günlerini yedi üzerine döner yaptı.
İnsanı yedi (aşamadan) yarattı.
Rızıklarımızı yediden yarattı.
Üstümüze yedi gök yarattı.
Altımızda yedi yer yarattı.
Mesâniden yedi Âyet verdi.
Kitabında yedi  akraba ile evlenmeyi yasakladı.
Mirası  yediye taksim etti.
YediAllah’ın Resulu, Sahabe, Kâbe’yi yedi defa tavaf etti.
Safa ile Merve arasında yedi defa koştu.
Şeytanı yedi defa taşladı.
Kadir Gecesinin de Ramazan Ayının son yedisinde olduğunu gösterdi.”
organımız üzerine secde etmeyi emretti.
Ahmet Fevzi YÜKSEL – “HAKİKÂT GÜNEŞİ ŞEMS-İ TEBRÎZİ - 4.Bölüm” yazısından:
Hanımı Kimya Hatun da rahatsızlanıp vefat etmiştir. Bu haberin şehre yayılmasından sonra onu ne pahasına olursa olsun uzaklaştırmak ve Mevlana’yı elinden kurtarmak(!) isteyenler bir plan kurup bu iş için yedi kişi seçerler.
1247 yılının  Aralık ayında, aralarında Mevlana’nın oğlu Alaeddin Çelebi’nin de olduğu rivayet edilen  bu yedi kişi medresenin avlusunda pusuya yatar. Bir derviş kapıdan seslenerek Şems Hazretlerini dışarı çağırır… Yazının tamamı :
.

Ahmet Fevzi YÜKSEL –“124.000 MEL GİBSON” yazısından:
Fethin batini anlamlarını bilecek ve bunları sizlere aktarabilecek kapasitede biri değilim. Ama, bildiğim, öğrendiğim kadarı ile feth, “yedi ayrı bölümden oluşan, keşif denen hallerin sonucunda ve çalışılmadan, hibe olarak Cenab-ı Hakk’ın kullarına ihsan ettiği muazzam bir vasıftır.
Ahmet Fevzi YÜKSEL – “KUR'AN'DA İNSAN” yazısından:
Kur’an, gelmiş geçmiş yüz yirmi dört bin Peygamberin çok azından bahseder. Peygamberlerin tamamı, Fetih sahibidir. Bir hikmeti ilâhi gereği, önce Fetih, sonra Sır sahibi olurlar. Velilerde durum tersinedir. Önce sır, sonra Fetih oluşur. Müşahede sezgiye dayanır, ama sağlam bilgidir. Fetih ise, bir ekranda geçmiş/gelecek olayların görülmesidir.
Her iki özelliğin birbirinden farklılık gösteren yedi derecesi bulunmaktadır.
Yedi'ler!...
9.Bölüm

Ahmed HULÛSİ’ de “KAVRAMLAR - C” Cennet bahsi :
Kendini diğer varlıklardan daha güçlü, daha kudretli olarak gören birim, Allah’ın sıfatlarını örtme durumundadır ki, İlâhi sıfatları örtme durumunun adı “küfür”dür. Neticesi de, o izhar ettiği şeyin hakikatini yaşayamamaktır.
Öyleyse bir kişi, bu anlatılan idrâk ortaya çıktığı ve hazmettiği zaman;
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” diyebilir...
3-EF’ÂL CENNETİ:Herkes, ortak olarak ef'âl cenneti hâlini yaşayacaktır.
 
Ahmed HULÛSİ – “OKYANUS ÖTESİNDEN” 2-10.Mart.1998 :
Bühl (Ahmaklar) cenneti:
Soru: 
-Üstadım, ölümden önce uyanamamışsak ölümle birlikte buna benzer bir rüyayı yaşamak zorundayız (yanlış anlamamışsam) ama burada "ahmağın cennetini" anlayamıyorum. 
Üstad: 
-Ölümden önce hakikati idrak edip yaşayamayan, ölüm ötesinde de bunu yaşayamaz!...
Hakikatin irfânı olmayan; demektir bunun anlamı...
Cehennem’de insan kalmayacaktır!..
Bütün insanlar Cennet’e geçecektir !...
Ama insanların önemli bir kısmı İRFAN sahibi olamadıkları için, Cennet’te de, buradaki gibi kendi güzellikleriyle kifâyet edecek, Allah'a yakînin sonuçlarını elde edemeyeceklerdir!...
4-ESMÂ CENNETİ:Esmâ cenneti ise bedenî değil, düşünsel zevkler cennetidir. Ki, dünya hayatı sırasında bu şekilde yaşamaya başlamış kişilere has bir yaşam şeklidir.
 
-SIFAT CENNETİ:Sıfat cenneti, kendi  hakikatine ârif olarak yaşamış hakikat ehlinin duyacağı zevklerin cennetidir. 
6-MEVHİBE (KESİB) CENNETİ: 
Sıfat mertebesinde irfan sahibi olup da dünyada  tahakkuk edememiş  kişilerin, orada bu sıfatlarla tahakkuk ettikleri cennettir!
Kişinin Cennete  girmesi, TAKDİR hükmündedir! Fakat cennetteki  mertebesi, amelleri itibariyledir!
Cennete giriş ; amele bağlı değil, ilâhi takdire bağlıdır!
Takdirle girilmesi itibariyle “Mevhibe Cenneti “  denmiştir, yâni;  “Allah’ın hîbesi ile kazanılmış Cennet “anlamına olması dolayısıyla “Mevhibe” denmiştir ama amele bağlı olan mertebeler itibariyle de “Kesib” diye târif edilmiştir.
Kişi, kendisinden sâdır olan fiillerinin karşılığı mertebeyi yaşar orada!
Dünyada da öyledir...Ne kadar çalışıyorsan onun karşılığını  yaşıyorsun, onun bir fazlasını alamıyorsun ki ..
250 gramlık bal yersen, 250 gramlık balın enerjisi vücudunda oluyor; 300 gramlık bal enerjisi vücudunda olmuyor.
“Allah’ın düzeni-sistemi”, kimden ne  sâdır olursa -açığa çıkarsa onun  o kadarının karşılığına ulaşması söz konusudur,  ki bunun adı da CEZA !
Arapça ‘da ki adı, ceza!..
7-ZÂT CENNETİ:Dünya hayatında iken zât tecellisine nâil kılınmış kişilerin yaşayabileceği bir cennet hâlidir!
 
Ahmet Fevzi YÜKSEL –“KADR” yazısından :
Bunun üzerine İbni Abbas konuştu:
“Ey Müminlerin emiri dedi, Allah tektir, teki sever.
Dünya günlerini yedi üzerine döner yaptı.
İnsanı yedi (aşamadan) yarattı.
Rızıklarımızı yediden yarattı.
Üstümüze yedi gök yarattı.
Altımızda yedi yer yarattı.
Mesâniden yedi Âyet verdi.
Kitabında yedi  akraba ile evlenmeyi yasakladı.
Mirası  yediye taksim etti.
YediAllah’ın Resulu, Sahabe, Kâbe’yi yedi defa tavaf etti.
Safa ile Merve arasında yedi defa koştu.
Şeytanı yedi defa taşladı.
Kadir Gecesinin de Ramazan Ayının son yedisinde olduğunu gösterdi.”
organımız üzerine secde etmeyi emretti.
Ahmet Fevzi YÜKSEL – “HAKİKÂT GÜNEŞİ ŞEMS-İ TEBRÎZİ - 4.Bölüm” yazısından:
Hanımı Kimya Hatun da rahatsızlanıp vefat etmiştir. Bu haberin şehre yayılmasından sonra onu ne pahasına olursa olsun uzaklaştırmak ve Mevlana’yı elinden kurtarmak(!) isteyenler bir plan kurup bu iş için yedi kişi seçerler.
1247 yılının  Aralık ayında, aralarında Mevlana’nın oğlu Alaeddin Çelebi’nin de olduğu rivayet edilen  bu yedi kişi medresenin avlusunda pusuya yatar. Bir derviş kapıdan seslenerek Şems Hazretlerini dışarı çağırır… Yazının tamamı :
Ahmet Fevzi YÜKSEL –“124.000 MEL GİBSON” yazısından:
Fethin batini anlamlarını bilecek ve bunları sizlere aktarabilecek kapasitede biri değilim. Ama, bildiğim, öğrendiğim kadarı ile feth, “yedi ayrı bölümden oluşan, keşif denen hallerin sonucunda ve çalışılmadan, hibe olarak Cenab-ı Hakk’ın kullarına ihsan ettiği muazzam bir vasıftır.
http://www.sufizmveinsan.com/sohbet/neister.html
Ahmet Fevzi YÜKSEL – “KUR'AN'DA İNSAN” yazısından:
Kur’an, gelmiş geçmiş yüz yirmi dört bin Peygamberin çok azından bahseder. Peygamberlerin tamamı, Fetih sahibidir. Bir hikmeti ilâhi gereği, önce Fetih, sonra Sır sahibi olurlar. Velilerde durum tersinedir. Önce sır, sonra Fetih oluşur. Müşahede sezgiye dayanır, ama sağlam bilgidir. Fetih ise, bir ekranda geçmiş/gelecek olayların görülmesidir.
Her iki özelliğin birbirinden farklılık gösteren yedi derecesi bulunmaktadır.
Yedi'ler!...
10.Bölüm

Ahmet Fevzi YÜKSEL –“OKUYUCU İLE SOHBET” yazısından:
Tasavvuf ilminde, Ruhun yedi yükseliş mertebesinden bahsedilir:
Birinci yükselişte RUH, bölünmez, parçalanmaz bir varlıktır.
İkinci yükseliş, kendi içindeki ve dışındaki Ruhun cisim olmadığı, bütün varlığı kapladığı, parçalanmayı ve bölünmeyi kabul etmediği şeklindedir.
Üçüncü yükseliş, kendi Ruhunun aleme ait, yani dıştaki Ruhta fani olduğu anlamındadır.
Dördüncü yükseliş, kendi Ruhunu, aleme ait izafi tümel Ruhta fani ve bu izafi tümel Ruhu da Allah'ın Zatında fani görüp, izafilikten ve tümellikten kurtarmaktır.
Beşinci yükseliş, yukarıda açıklanan dört yükselişin hepsini birbiri içinde ve topluca müşahede etmektir. Bu makama ulaşan insana da ibnûl VAKT derler. Burada kişi, ‘Allah'tan başka mevcut yoktur’ der. Masivayı yani Allah’tan gayrısını terk eder.
Altıncı Ruhsal yükselişte, vakt kelimesi EBÛ'L VAKT adını alır. Bu idrak sahibi, "Benden başka mevcut yoktur." der ve bütün varlıkları kendisine ayna, kendisini de diğer varlıklara ayna görür. Evrensel Benlik, Mutlak Benlik mertebesidir.
Yedinci Ruhsal yükseliş ise, Benliğin yokluk mertebesine ulaşmasıdır. Hiçbir hâl ve makamla vasıflanmaması, hiçbir şeyin dile getirilmemesi mertebesidir. Zira, tam bir yokluk makamıdır.
Ahmet Fevzi YÜKSEL – “HAC ARAFAT'TIR” yazısından:
Harem-i Şerif'te esas itibariyle yedi minare vardır. Bunlar da Emmare - Levvame - Mülhime - Mutmainne - Radiye - Mardiye - Safiye mertebelerine aynadır.
Mevlâna Celâleddîn-i Rûmi’nin yedi öğüdü:
-Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
-Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
-Başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi ol.
-Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
-Tevazuu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
-Hoş görülükte deniz gibi ol.
-Ya olduğun gibi ol , ya göründüğün gibi ol!...
ATASÖZLERİ VE DEYİMLERDE-Yedi adım yolun , bir içim suyun hakkı vardır.
-Yedi denizin attığı.
-Yedi düvele meydan okur.
-Yedi göbek.
-Yedi belâ.
-Yedi canlı.
-Yedi gün , yedi gece.
-Yedi iklim , dört bucak.
-Yedi kat yerin dibine geçmiş.
-Yedi kral ile barışık.
-Yedi mahalleden kovulmuş.
-Yedi mahallenin köpeği.
-Yedisinde ne ise yetmişinde de odur.
Yedi” :
Işık tayfında yedi renk vardır:
Mor, Lacivert,Mavi,Yeşil,Sarı,Turuncu ve Kırmızı.
Dünyamızda yedi büyük kara parçası (kıta) vardır:
Asya, Avrupa, Afrika, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avustralya, Antartika .
Yurdumuzda yedi coğrafi bölge vardır:
-Marmara Bölgesi.
-Karadeniz Bölgesi.
-Ege Bölgesi.
-İç Anadolu Bölgesi.
-Doğu Anadolu Bölgesi.
-Akdeniz Bölgesi.
-Güney doğu Anadolu Bölgesi.
Galaksilerin Yedi Gizemi
1) Evren “kırışık” halden “galaksi üreten” hale nasıl geçti?
2) Galaksiler neden süper kümeler içinde bir yığılma gösterirler?
3) Niçin galaksilerin dış kısımları bu kadar hızlı dönmektedir?
4) Bölgeselleşme, her şey midir?
5) Neden galaksilerin farklı tipleri mevcuttur?
6) Galaksilerin merkezlerinde canavarlar mi saklanıyor?
7) Samanyolu Galaksisine ne olacak?
 
Edebiyatımızda Yedi Meşaleciler :
Sabri Esat Siyavuşgil,
Ziya Osman Saba,
Yasar Nabi Nayir,
Kenan Hulusi (hikâyeci),
Cevdet Kudret Solok,
Muammer Lütfi,
Vasfi Mahir Kocatürk ...
Dünyanın Yedi Harikası1- Mısır Piramitleri
2- İskenderiye Feneri
3- Babil’in Asma Bahçeleri
4- Efes’teki Artemis Tapınağı
5- Olimpostaki Zeus Heykeli
6- Kral Mausoleusun Mozolesi
7- Rodos Heykeli
:
İstanbul`un, surları içinde kalan bölümünün, yedi tepe üzerinde kurulduğu söylenir. Bu tepelerin yerleri:
1- Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultanahmet Camiinin bulunduğu tepe.
2- Çemberlitaş ve Nuriosmaniye Camiinin bulunduğu tepe.
3- Beyazıt Camii, Üniversite ve Süleymaniye`nin bulunduğu tepe.
4- Fatih Camiinin bulunduğu tepe.
5- Yavuz Selim Camiinin bulunduğu tepe.
6- Edirnekapı semtinde, Mihrimah Sultan Camini
Birleşik Arap Emirlikleri Yedi özerk emirlikBu emirlikler:
Ebu Zaby (Abu Dhabi),
Dubai,
es-Sârika,
Re'su'l-Hayme,
Fuceyre,
Ucmân,
Ummu'l-Kayveyn
ten meydana gelen bir federasyondur.
Çin'de ve Japonya'da yedi değerli nesne vardırAltın, gümüş, yakut, zümrüt, kristal, amber ve akik,
:
Hıristiyanlıkta yedi ölümcül günahLust (Şehvet),
Greed (Bencillik/Cimrilik),
Gluttony (Açgözlülük),
Pride (Kibir/Gurur),
Sloth (Tembellik),
Wrath (Nefret),
Envy (Kıskançlık)
:
 
   
 


νυѕℓαтнüℓуα dakika saniye misafirimiz oldunuz.

Bilgileriniz





Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol