İçi hep kaynar Aşığın
Hasret
der kaynar,
Mevlâ
der kaynar,
Yâr
der kaynar!
Benliği buhar olur da bulut misali yükselir başının üstüne
Ateşe vermiştir her şeyi
Gönül Ocağına atmıştır dünyayı ve dünyevî şehvetleri
Yanan yüreğinden buharlaşan feyizle; başının üzerinde oluşan Muhabbet Bulutu korur Aşığı
Nefsinin Cehennem Sıcağından!
Gönlünden taşan buhar; bulut bulut dolanır üstünde,
Dolanır ki; Rahmet yağsın üstüne
Her gittiği yere bulutu (aşkı) ile gider Âşık
Her gittiği yere Muhabbetini taşır
Çorak araziler, susuz topraklar Onunla suya kanar
Bir beldede, bir toplulukta başı dumanlı bir Âşık varsa, orada Muhabbet, orada Feyiz, orada Rahmet, orada Bereket vardır!
Mekke çölünü hayat membaına dönüştüren bulut
Muhammed’imin bulutuydu
Meclisleri, Dergâhları, Toplulukları, Sohbet ortamlarını Beşeriyet Hararetinden Aşığın gönlüdür koruyan!
Yanmayı göze almıştır Âşık
Hem de öyle bir göze alış ki; Cebrail’e (Aklına)
“SEN ÇEKİL ARADAN”
demiş ve atlamıştır ateşe.. İzleyenlerin korku dolu bakışları arasında
ATEŞ SERİN VE SELAMET
olur Aşığa
Âşık;
“HASBUNALLAH”
demiştir
VE NİMEL VEKİL VE NİMENNASIYR
Sırrını görmüştür
Ve Âlemlerin Rabbi;
“EY ATEŞ (EY BENLİK-EY BEŞERİ BOYUT) İBRAHİM’E (Rabbine Teslim Olan Aşığa) SERİN VE SELAMET OL! “
demiştir
Her Aşığın başında bir bulut gezer!
Muhammed’in bulutunu herkes görüyordu ama fark eden çok azdı
Manasını sadece Süt Anne Halime, Rahip Bahira ve Hadice-i Kübra fark etti!
Âşıkta; bulut görmeye Göz gerek! Âşıkta; Rahmet sezmeye Öz gerek!
Âşık; bulutun şimşekler saldığını, yıldırımlar boşalttığını çok geç fark etmiştir.
Ve âşık; yıldırımın can aldığını, Azrail’in buluttan gülümseyeceğini çok geç anlar!
Anladığında âşık hiçliğe kanat açarken, aşk; yeni arazileri sulamak, taze fidanları yakmak üzere beka yoluna devam edecektir
Aşkın Beka sırrı olduğunu âşık’a dost olan bilir
Onun için Ebubekir şöyle demiştir Muhammedimiz irtihal ettiğinde:
Muhammed’e tapan varsa bilsin ki O ölmüştür! Ama Bakidir!
Âşık; Ölür, Aşk; Bakidir!